Pazar, 18 Şubat 2024 13:55

Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası

Meslek Hastalığı Nedir?

Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hâlleridir (5510 Sayılı Kanun m.14). 6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu da (m.3/1-L) meslek hastalığını mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık olarak tanımlamaktadır.

Çalışanlar uzun süre aynı işi yapmakta, aynı şekilde çalışmakta, işin yapılma şekli veya niteliği nedeniyle belirli bir zaman sonra yaptığı işten etkilenmekte ve meslek hastalığına yakalanmaktadır. Meslek hastalığına yakalanan işçinin ise maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı doğmaktadır.

Meslek hastalığı nedeniyle tazminat davası; sigortalının meslek hastalığı nedeniyle uğradığı ızdırabı ve işgücü kaybını tazmin etmek amacıyla açılan bir maddi ve manevi tazminat davası türüdür.

 

Meslek Hastalığının Şartları

Sigortalının mesleğini yaparken her gün yerine getirdiği faaliyetler nedeniyle veya işin özelliğinden veya iş şartlarından dolayı yaptığı iş ile ile bağlantılı olarak meydana gelen hastalıkları meslek hastalığı olarak kabul edilmektedir. Sigortalının her hastalığı meslek hastalığı olarak değerlendirilemez, bir hastalığın meslek hastalığı olarak nitelendirilip tazminat davasına konu edilebilmesi için şu şartların bir arada gerçekleşmiş olması gerekir.

1. İşçilik Şartı: 5510 sayılı kanun, meslek hastalığı nedeniyle hak sahibi olabilecek kişi olarak “sigortalı” olan işçiyi göstermiştir. Ancak, işçi sigortalı olmasa bile, çalışması ve meslek hastalığı kurumca başka türlü tespit edilmediği takdirde, meslek hastalığı tespit davası açılarak hem sigortalılığın hem de meslek hastalığının tespit edilmesi mümkündür.

2. İşin Yürütümü Sırasında Oluşması Şartı: Meslek hastalığı (hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hâli) işçinin yürüttüğü iş sebebiyle ortaya çıkmalıdır. Meslek hastalığı ile işçinin yaptığı iş arasında bir nedensellik bağı bulunmalıdır.

3. Süre Şartı: Meslek hastalığı işçinin belli bir devamlılık arz eden çalışma sürecinde ortaya çıkmalıdır. Ani veya tesadüfi gelişen olaylar neticesinde işçinin bedensel veya ruhsal zarar görmesi “iş kazası” olarak kabul edilir. Bu durumda iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir. Meslek hastalığı ise belli bir süre sonunda yavaş yavaş bedensel ve ruhsal zararların gelişmesidir.

4. Hastalık Şartı: Meslek hastalığı, Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Yönetmeliği ve Tüzüğü’nde yer alan hastalıklardan olmalıdır. Hastalık, işçiyi bedensel veya ruhsal açıdan etkileyerek bir engelliliğe yol açmalıdır. SGK sağlık raporuyla veya mahkemede açılan bir tespit davasıyla saptanmalıdır. Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.

 

Meslek Hastalıkları Nelerdir?

Meslek hastalıkları Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nün 5. maddesinde tasnif edilerek ana başlıklar halinde düzenlenmiştir:

1. Baş arızaları (kafa kemikleri, nöroloji, nöröşirürji, psikiatri arıza ve hastalıkları)
2. Göz arızaları
3. Kulak arızaları
4. Yüz arızaları
5. Boyun arızaları
6. Göğüs hastalıkları
7. Omuz ve kol arızaları
8. El bileği ve el arızaları
9. El parmakları arızaları
10. Omurga arızaları
11. Karın hastalık ve arızaları,
12. Pelvis ve alt ekstremite arızaları
13. Endokrin, metabolizma, kol.

Her başlık altında yer alan hastalıklar Tüzüğe ekli A cetvelinde ayrıntılı bir şekilde gösterilmiştir.

 

Meslek Hastalıkları Nasıl Tespit Edilir?

Meslek hastalığına maruz kalan işçinin meslekte güç kayıp oranının öncelikle tespit edilmesi gerekir. Meslekte güç kayıp oranı, sigortalıya SGK tarafından gelir bağlanıp bağlanmayacağı, bağlanacaksa miktarı ile maddi ve manevi tazminat davası neticesinde hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkiler. Bu nedenle meslek hastalığı nedeniyle meslekte güç kayıp oranının doğru tespit edilmesi önemlidir.

İşveren meslek hastalığına tutulan işçinin bu durumunu öğrendiği tarihten itibaren üç iş günü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile Kuruma bildirmek zorundadır. Meslek hastalığının SGK’ya bildirilmesi üzerine SGK müfettişleri soruşturma yoluyla gerekli kontrol ve denetimleri yapar (5510 sayılı kanun m.14).

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 40. maddesine göre sigortalının çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulduğu şu şekilde tespit edilir:

1. SGK tarafından yetkilendirilen sağlık hizmet sunucuları, yani Sağlık Bakanlığı Meslek Hastalıkları Hastaneleri veya devlet üniversitesi hastaneleri tarafından usulüne uygun olarak düzenlenen sağlık kurumu raporu ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu SGK Sağlık Kurulu tarafından meslek hastalığı ve maluliyet oaranı (mesleki güç kayıp oranı) tespit edilir.

2. SGK gerekli gördüğü hallerde, işyerindeki çalışma şartlarını ve buna bağlı tıbbî sonuçlarını ortaya koyan denetim raporları ve gerekli diğer belgelerin inceleyerek de SGK Sağlık Kurulu tarafından meslek hastalığı ve maluliyet oranı tespit edilebilir.

Olayın meslek hastalığı olup olmadığı ve maluliyet oranına ilişkin SGK Sağlık Kurulu tarafından yapılan tespitlere karşı Ankara’da bulunan SGK Yüksek Sağlık Kurulu’na itiraz edilebilir. Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar SGK’yı bağlayıcı nitelikte ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde (itiraz, dava açmak suretiyle mümkündür) gerekli inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır (Y21HD-K.2015/15051).

SGK tarafından işçinin maruz kaldığı olay meslek hastalığı olarak kabul edilmediği takdirde, meslek hastalığının tespiti amacıyla dava açılabilir. Meslek hastalığının tespiti davasını yürütmeye iş mahkemesi görevlidir. Meslek hastalığının tespiti davasında hem işveren hem de SGK’ya birlikte dava açılmalıdır.

506 sayılı Yasa’nın 4. maddesinde de, “işveren; …sigortalıları çalıştıran … kişiler…” olarak tanımlanmış olup, olayın meslek hastalığı olduğuna yönelik davalar, sonuç itibariyle, sigortalı ile işveren arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisi olduğuna yönelik tespit hükmünü de içerdiğinden, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmada, kısacası, davanın sübutu ve verilen kararın infazı açısından, işvereninde davada taraf olmasında yasal zorunluluk vardır. Hal böyle olunca, dava dışı işverene de usulüne uygun husumet yöneltilmesi ile davaya katılımı sağlanarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir (Y10HD-K.2015/17863).

 

Meslek Hastalığı Tazminat Davasında Zamanaşımı

Meslek hastalığı tazminat davası zamanaşımı süresi 10 yıldır (6098 sayılı Borçlar Kanunu m.146).
Tazminat davası zamanaşımı süresi failin ve zararın öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Meslek hastalığı tazminat davasında zararın öğrenilmesi kavramı zamanaşımının başlangıcı açısından oldukça önemlidir. Zararın öğrenilmesinden kastedilen; bütün hal ve şartları ile (kapsamı, mahiyeti, etkisi vs.) zararın öğrenilmiş olması demektir. Özellikle bedensel zararlarda ancak bakım ve tedavi neticesinde düzenlenen doktor raporuyla zarar belirli bir netliğe ulaşır. Bedensel zararın gelişim gösterdiği hallerde zamanaşımı başlangıcı olarak “gelişimin tamamlandığı” tarih dikkate alınır. Değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı meslek hastalıklarında zamanaşımı meslek hastalığının tespit tarihinde başlar.

 

İşverenin Kaçınılmazlık Nedeniyle Sorumluluğu

5510 sayılı Kanun’un 21/1 maddesine göre “İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.” hükmünü taşımaktadır. Meslek hastalığın kaçınılmazlık indirimi, işverenin tüm yükümlülüklerini mevzuata uygun yerine getirmesi halinde sözkonusu olur. İşveren, her türlü önlemi almasına rağmen meslek hastalığının ortaya çıkması halinde maddi tazminattan kaçınılmazlık indirimi yapılmalıdır.

Öğretide, yargısal kararlarda ve yasalarda kötü tesadüf, fevkalade hâl, umulmayan durum, tesadüfi olay olarak da adlandırılan kaçınılmazlık, hukuksal ve teknik anlamda “fennen önlenmesi olanaksız”, başka bir anlatımla işverence mevzuatın öngördüğü tüm önlemler alınmış olunsa bile önlenemeyecek olan durumları ifade eder.

Kaçınılmazlığın unsurları; 1-İrade dışında meydana gelen olay, 2-Davranış kuralının veya sözleşme borcunun ihlali, 3-İlliyet bağının bulunması, 4-Önlenemezliktir.

Bu unsurlardan özellikle sonuncusu olan olayın önlenemezliği hususunu biraz açmak gerekirse; buradaki önlenemezliğin olayla ilgisi yoktur. Önlenemezlik unsuru, tamamen davranış normu ve borca aykırılıkla ilgili olup, alınabilinecek tüm tedbirler alınmış olunsa dahi bir davranış normunun veya sözleşmeden doğan bir borcun ihlalinin ifadesidir. Yani olay önlenemez olmasına rağmen bir davranış kuralına ya da sözleşmeden doğan borca aykırılık önlenebiliyorsa artık kaçınılmazlıktan söz etme imkanı yoktur. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler önlenemez olaylara karşın bir davranış kuralını ve borca aykırılığı önleme olanağını sağlamaktadır. Örneğin; bir inşaat işçisinin üzerinde çalışacağı tabiyeyi hazırlamak için duvara beton çivisi çakarken çivinin başının kırılıp gözüne kaçması olayında çivinin kırılması irade dışı ve önlenemez bir olay olmakla birlikte kırılan bu çivinin işçinin gözüne kaçması önlenemez bir olay değildir. Zira çalışma esnasında gözlük kullanılarak bu neticenin önüne geçilebilinir. O halde böylesi bir durumda olayın önlenemezliğinden bahisle kaçınılmazlıktan bahsetme imkanı yoktur.

Kaçınılmazlık beklenmeyen hâl olarak nitelendirilir. Kaçınılmazlığın bir başka adı da aksi tesadüftür. Kaçınılmazlık öngörülebilir fakat engellenemeyen hadiseleri ifade eder. Bazen her türlü önlemin alınması durumunda dahi iş kazası ya da meslek hastalığı meydana gelebilir. Kaçınılmazlık durumunda zararın tümüne işçinin katlanması hakkaniyete uygun düşmez Yargıtay uygulamalarında kaçınılmazlık durumunda sorumluluğun paylaştırılması kural olarak %60 işveren, %40 kazalı kusuru olarak sorumluluğun paylaştırılması şeklindedir (YHGK-K.2018/215).

 

Meslek Hastalığı Maddi ve Manevi Tazminat Davasının Kapsamı

Meslek hastalığına yakalanan işçi işverene karşı her türlü maddi ve manevi zararlarının karşılanması amacıyla tazminat davası açabilir.

Manevi tazminat, kişilik değerleri saldırıya uğrayan kişinin isteyebileceği bir tazminat türüdür. Kişilik değerleri, bireyin kişilik haklarını meydana getirmekte olup kanunda tanımlanmamış olmakla birlikte Yargıtay kararlarına göre kişinin yaşamı, sağlığı, ruh ve vücut bütünlüğü bozulan herkes manevi tazminat isteyebilir.

Maddi tazminat davası, işçinin meslek hastalığı nedeniyle uğradığı meslekte güç kaybı ve diğer zararlarını karşılamak üzere açılır. Maddi tazminatın kapsamınını belirleyen temel unsurlar şunlardır:
• Tarafların kusur oranları,
• Maluliyet varsa maluliyet oranı,
• İşçinin en son geliri.

Meslek hastalığı sonucu ölüm halinde; ölen işçinin desteğinden yoksun kalan kişiler maddi tazminat davası açabilir. Ölüm nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında hükmedilen tazminata, “destekten yoksun kalma tazminatı” denilmektedir. Ölen kişinin eşi, çocukları, anne-babası veya ölenin kendisine destekte bulunduğunu ispat edebilen herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

Ölenin herhangi bir desteği olmamasına rağmen ölümden üzüntü duyan birinci derece yakınlar da manevi tazminat davası açabilirler. (Borçlar Kanunu md. 56/2). Yaralanma halinde, yaralananın yakınlarının maddi tazminat isteme hakları yoktur. Ancak, yaralanma ağır bedensel zarar meydana getirmişse (örneğin, bir gözün gözün kör olması, bacak veya kolun kopması), özellikle uzuv kaybı meydana gelmişse yaralananın yakınları da manevi tazminat talep edebilir (BK md. 56/2).

Okunma 664 kez Son Düzenlenme Pazar, 18 Şubat 2024 14:32