silahlı çatışma şeklinde cereyan eden olayda, maktulün ölümüne sebep olan merminin hangi taraftan atıldığının tespitinin mümkün olmadığı kabul edilen olayda; olası kasıtla işlenen suçlarda fiilen birlikte hareket etmeyen karşı gruplardaki sanıklar hakkında TCK’nin 37. maddesinde belirtilen müşterek faillik hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, maktulün ölümüne neden olan sanıkların belirlenip, neticeye göre cezalandırılmaları gerektiği, iki ayrı gruba ait sanıklar arasında birlikte suç işleme kararı ve iştirak iradesi bulunmadığına göre, oluşan şüphenin sanıklar lehine yorumlanması suretiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2018/5762 E. , 2019/1750 K.).
Olası Kastla İnsan Öldürme Suçu
Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; evli olan ve bir başka erkekle ilişkisinden hamile kalan sanığın, bu durumunu çevresinden gizlediği, olay günü akşam saatlerinde banyoda kendi başına doğum yaptığı, bebeğin kordonunu bıçakla kesip göbek kordonunu bağlamadan çamaşır sepetinin içerisine bıraktığı, eşinin aniden eve gelmesi nedeni ile bebeğin üzerini çamaşırlarla kapattığı, kanamasının devam etmesi üzerine eşi tarafından götürüldüğü hastanede yeni doğum yaptığının tespit edildiği, durumun polise bildirildiği, daha sonra bebeğin çamaşır sepeti içerisinde üzeri çamaşırlarla örtülü şekilde bulunduğu, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 13.01.2011 tarihli raporuna göre miadından önce, 36-37 haftalık, yaşama kabiliyeti bulunan ve canlı olarak doğan bebeğin ölümünün, göbek kordununun bağlanmaması nedeni ile hipovolemik şoka bağlı gelişen solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu meydana geldiğinin bildirildiği anlaşılan olayda; a-) yeni doğan, göbek kordonu bağlanmayan bebeğin, ölebileceğini öngörebilecek konumda bulunan sanığın, sonucu kabullenerek eylemini gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, olası kasıtla nitelikli öldürme suçundan, TCK md.82/1-d-e, uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde “kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçundan hüküm kurulmak suretiyle eksik ceza tayini, b-) Suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun konusunun yeni doğan bebeğin hayatına yönelik fazla önem ve değeri, nazara alınmadan alt sınırdan ceza tayini suretiyle TCK’nun 3 ve 61. maddelerine aykırı davranılması, hukuka aykırı olup yerel mahkeme kararının bozulması gerekir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2016/1801).
Tasarlamaya Yaklaşan Kast Yoğunluğu ve Temel Cezanın Daha Fazla Belirlenmesi
Eylemin tasarlanarak işlendiğini gösterir kesin ve yeterli kanıt bulunmadığı anlaşılmakta ise de, tasarlamaya yaklaşan kasıt yoğunluğu dikkate alınarak temel cezanın asgari haddin üzerinde belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2003/1662).
Kasten Öldürme Suçunda Tasarlama Şartları ve Haksız Tahrik
a- Sanık M. ile on yıllık arkadaşı olan ve ailece görüşen maktul Ferhat’ın, sanığın eşi D. ile yakınlaşarak cinsel ilişkide bulunduğu ve cep telefonu ile bu ilişkiyi kayda aldığı, maktulün eşi H.’nin, bu görüntüleri ortaya çıkarması üzerine D.’in, önce maktulün kendisine tecavüz ettiğini söyleyerek şikayette bulunduğu daha sonra rızaya olduğunu kabul ettiği, hakkında iftira suçundan dava açılan D. ile sanığın boşandıkları, sanığın boşanmasından yaklaşık 20 gün sonra arkadaşıyla birlikte yürüyen maktulün, yolda karşılaştığı sanığa “eşinle olan ilişkimize ait kayıtların bir kopyası bende halen var internete veririm bana para vereceksin” dediği ve bu teklifi kabul etmeyen sanığı, arkadaşıyla birlikte dövdüğü, maktulün, olaydan bir hafta kadar önce de karşılaştığı sanığa, eşi ile olan cinsel ilişkiyi ima edecek şekilde alaycı bir tavır ile güldüğü, olay günü arkadaşının kamyonetine binerek gezen sanığın, araçtan indikten sonra gördüğü maktule av tüfeği ile ateş ederek öldürdüğü olayda,
Tasarlamanın oluşması için, bir kimseye karşı belli bir suçu işleme kararının verilmesi, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında tasarlamayı kabule elverişli makul bir sürenin geçmesi, bu süre içerisinde sebat ve ısrar göstererek kararlaştırılan suçun işlenmesi gerekmekte olup, incelemeye konu somut olayda, sanığın, öldürme suçunu işleme kararını önceden aldığına ve kararı ile fiilin icrası arasında tasarlamayı kabule elverişli makul bir sürenin geçtiğine kabule ilişkin yeterli ve kesin delilin elde edilemediği, bu nedenle tasarlamanın koşullarının bulunmadığı anlaşıldığı halde, sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek tasarlayarak öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
b- Maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik teşkil eden söz ve davranışların ulaştığı boyut dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK.nun 29. maddesi uygulamasında alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayini yerine yazılı şekilde 18 yıl hapis cezasına hükmedilmek suretiyle eksik ceza verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2014/2819).
Pusu Kurma ve Tasarlama Suretiyle İnsan Öldürme
15.09.2006 günü saat: 18.30 sıralarında, sanık Dede’nin kardeşi, sanıklar Hamit ve Hamo oğlu Vakkas’ın amcaları olan maktul Salihin, sanıklar Vakkas oğlu Ömer ve Hamo oğlu Ömer tarafından öldürülmesi üzerine, 16.09.2006 günü saat: 07.00 sıralarında, sanıklar Dede, Hamit ve Hamo oğlu Vakkas’ın, Salih’i öldürdüklerini düşündükleri sanıklar Oso oğlu Vakkas, Vakkas oğlu Ömerin yakınlarını öldürmek amacıyla, olay yeri olan, Oso oğlu Vakkas’ın evinin yakınında pusu kurdukları farklı noktalarda bekledikleri, Oso oğlu Vakkas’ın 13 yaşındaki oğlu maktul Yusuf ile eşi maktule Emişi olay yerinden geçtikleri sırada ateş etmek suretiyle vurarak öldürdükleri olayda;
Öldürme kararının verildiği zaman ile öldürme eylemlerinin gerçekleştirildiği zaman arasında tasarlamanın kabulüne yeterli sürenin geçtiğini gösterir kesin ve yeterli kanıt bulunmadığı anlaşıldığı halde, 5237 sayılı TCK’nın 82/1-a maddesi ile hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2008/7743).
Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla Yeni Doğan Bebek Aleyhine İşlenmesi
Sanık A.’nin, nişanlısı O. ile cinsel ilişkiye girmesi sonucu hamile kaldığı, hamile olduğunu ailesinden ve çevresinden gizlediği, 24.08.2008 günü gece vakti doğum sancılarının başlaması üzerine annesi F.’ye tuvaletini yapamadığını, kasıklarının ağrıdığını söylediği, annesinin bu durumu babası B.’ye anlattığı, sanığın sancılarının artması nedeniyle gece yarısından sonra sanığın babası B.’nin kullandığı araçla hastaneye gitmek üzere yola çıktıkları, yolda bir süre gittikten sonra sanığın tuvaleti geldiğini söyleyerek aracı durdurup, aşağıya indiği ve yolun karşısına geçerek burada doğum yaptığı, canlı olarak doğurduğu bebeğin göbek kordonunu koparttıktan sonra olduğu yerde bırakıp tekrar araca bindiği, bir süre daha araçla gittikten sonra tekrar aracı durdurduğu ve araçtan inerek iç çamaşırı içerisinde bulunan kanlı bezi yol kenarına attığı ve tekrar araca bindiği, hastaneye gittiklerinde kendisini muayene eden doktorun sanığa hamile olup olmadığını sorduğu, sanığın hamile olmadığını, her ay adet gördüğünü söyleyip doğum yaptığını gizlediği, durumunun ağırlaşması nedeniyle il merkezinde bulunan hastaneye ambulansla sevk edildiği, burada doktorun, sanığın doğum kanalında bebeğin kordonunun sarktığını görünce, sanığa gerekli müdahaleyi yaptıktan sonra sanığa doğurduğu bebeğin nerede olduğunu sorduğu, sanığın ısrarla doğum yapmadığını söylediği, doktorun polise haber vermesi üzerine, polisin sanığın ifadesine başvurduğu, sanığın polise doğurduğu bebeği köyden hastaneye geldikleri sırada yol kenarına bıraktığını söylemesi üzerine yapılan araştırma sonrasında saat 05.10 sıralarında bebeğin canlı olarak, çıplak, göbek bağı üzerinde ve yüzüstü yatar vaziyette jandarma görevlileri tarafından bulunduğu hemen hastaneye götürüldüğü sırada öldüğü, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 21.11.2008 gün ve 2908 sayılı raporuna göre miyadında gelişim gösteren bebeğin yaşama yeteneğinin bulunduğu, ilerlemiş çürüme nedeniyle bebeğin canlı doğup doğmadığının ve canlı doğduysa ölüm nedeninin tespit edilemediğinin bildirildiği; sanığın Cumhuriyet Savcılığında müdafii huzurunda alınan ifadesinde “çocuğun öleceğini biliyordum, ölmesi amacıyla almadım, çocuğun ölmesini istedim”, sanığın babası B. A.’ın sanık sıfatıyla müdafii huzurunda Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde “jandarma ile birlikte çocuğu bulduk, ilk bulduğumuzda sağ idi, ben hareket ettiğini gördüm”, Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusunda “ben bebeği gördüm, bebeği gördüğümde sağ idi, kolunu kıpırdatıyordu, jandarma bebeği sararak hastaneye getirdi”, jandarma uzman çavuş Ö. D.’ın kovuşturma aşamasında mahkemede alınan ifadesinde “bebek yüzüstü yatıyordu ve kollarını kıpırdatarak irkilme hareketi yaptı, hastaneye gelirken bebek işaret parmağımı sıkmıştı” şeklindeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, canlı olarak doğan ve yaşama kabiliyeti bulunan bebeğin, sanık tarafından öleceği bilindiği halde ölüm sonucunun gerçekleşmesi amacıyla doğduğu şekilde bırakıldığı ve ölümün bebeğin sağlığı açısından oluşan olumsuz koşullar nedeniyle gerçekleştiği olayda;
Sanığın yükümlü olduğu bakım, koruma ve gözetime ilişkin icrai davranışları gerçekleştirmemesi nedeniyle, öldürme suçunu ihmali davranışla işlediği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK.nun 83. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2014/263).
Töre Saikiyle Tasarlayarak Kardeşini Öldürme Suçu
Sanık Yaşar’ın kardeşini töre saiki ile öldürme suçundan mahkumiyetine dair kurulan hüküm yönünden;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktul Devran ile sanığın kardeş oldukları, maktulün, ailesinin rızasını almadan M…’ nin K… ilçesinde oturan Eyyup’la kaçarak evlendiği, yöresel örf ve adet gereği sanık Yaşar’ın ailesinin, maktulün eşinden barışmak için başlık parası istediği, paranın ödenmemesi nedeniyle aile şeref ve namusunu kurtarmak saikiyle maktulü öldürmeye karar verip, olaydan bir gün önce sanığın, İ…‘den M…’ nin K… ilçesine geldiği, oturduğu yeri tespit ettikten sonra aralarında hiçbir konuşma geçmeksizin maktulü uzun namlulu silah ile vurarak öldürdüğü olayda; sanığın, maktulü öldürmeye önceden karar vermesi, bu kararında sebat ve ısrar gösterip aradan geçen ve tasarlamanın varlığı için yeterli olan zamana rağmen soğukkanlılıkla eylemini gerçekleştirmesi karşısında, töre saikiyle ve tasarlayarak kardeşini öldürme suçundan TCK’nın 82/1-a-d-k maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine suç vasfının yanlış tayini sonucu aynı Yasa’nın 82/1-d-k maddeleri gereğince töre saikiyle kardeşini öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2012/3350).
Ruh ve Beden Bakımından Kendisini Savunmayacak Kişi Kavramı
Orta derecede zeka geriliği rahatsızlığı bulunan ve dosyaya eklenen raporda ruhen kendisini savunamayacak halde olduğu belirtilen maktulün, sanığın halasının oğlu olduğu, aralarında maktulün yakınındaki insanların bu rahatsızlığını kullanıp sanığa karşı yönlendirmesinden kaynaklanan çekişmelerin yaşandığı, sürekli bıçakla gezen maktulün sadece sanığa değil, çevresindeki diğer kişilere karşı da saldırgan davranışlar içinde bulunduğu, hatta, 2004 yılında hakkında L. Kış isimli şahsı kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda ceza ehliyetinin bulunmaması sebebiyle 32/1 maddesi uyarınca “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verildiği, olaydan yaklaşık iki yıl önce maktulün sanığa hakaret etmesi üzerine, sanığın maktulü basit şekilde yaraladığı, maktulün vasisi olan babasının şikayetçi olmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, yine olaydan yaklaşık dokuz ay önce de bu kez maktulün sanığı bıçakla karnından, bağırsaklarının delinmesine sebep olacak derecede ağır biçimde yaraladığı, yapılan soruşturmanın yine maktulün ceza ehliyetinin bulunmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlandığı, bu olaydan sonra aşırı derecede tedirginlik hissine kapılan sanığın, mecbur kalmadığı sürece dışarı çıkmadığı, tedbir olarak yanında babasına ait ruhsatsız tabancayı taşıdığı, olay günü ise sigara almak için dışarı çıktığında, kahvehanenin önüne geldiği sırada birden yanında maktulü gördüğü, aksi kanıtlanamayan savunmaya göre maktulün elini cebine götürmesi üzerine tabancasını çıkartarak ateş etmeye çalıştığı, ancak tutukluluk yapan silahın önce ateş almadığı, akabinde sanığın eylemine devam ederek kaçmaya başlayan maktulün arkasından atışlarına devam ettiği, açılan ateş sonucu, maktulün almış on adet mermi isabeti sonucu öldüğü, üzerinde ve olay yerinde herhangi bir bıçağın elde edilemediği,
Öldürülenin beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunmasının 5237 sayılı T.C.K.nun 82/1-e maddesi uyarınca nitelikli hal olarak kabul edildiği, bu düzenlemenin en önemli gerekçesinin ise, maktulün içinde bulunduğu hal sebebiyle kendisine yapılan fiili algılayıp karşı koyamaması sebebiyle fiilin icrasının kolaylaşması olduğu,
Olayımızda ise, maktulün çevresine ve sanığa karşı sürekli bir şekilde saldırgan davranışlar sergilediği, hakkında soruşturmalar yapıldığı, sanığın maktulün bu eylemleri sebebiyle tedirginlik içinde yaşadığı, olay sırasında da maktulün, sanığın kendisine silah çekmesi üzerine kaçmaya başladığı hususları bir arada değerlendirildiğinde, maktulün sanığın bu eyleminin farkına vararak reaksiyon gösterdiği, bu ve öncesi olaylardan kendisini koruyabildiğinin açıkça belirlenebildiği, bu durumda öldürme fiilinin kolayca işlendiğinden bahsedilemeyeceği ve 82/1-e maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı anlaşıldığı halde; aynı kanunun 81. maddesi uyarınca hüküm kurulması yerine suçun niteliğinde ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, somut olayın tüm özellikleriyle birlikte değerlendirilmesi gereken “maktulün ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunduğu, ancak beden bakımından kendisini savunamayacağını gösteren delillerin bulunmadığına” yönelik Adli Tıp raporunun tek başına hükme esas alınması suretiyle, yazılı biçimde nitelikli öldürme suçundan hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2013/4530).
Kan Gütme Saikiyle İnsan Öldürme Suçu
2001 yılında maktul Ali’nin oğlu Adem’in sanığın amcası Fahrettin öldürmesi üzerine, sanığın amcasının öldürülmesi olayına hiçbir şekilde ka tılmayan maktul Ali ile onun dayısının oğlu maktul Burhanettinl, sadece amcasının öldürülmesi olayının intikamını almak için tabanca ile ateş ederek öldürdüğü olayda, sanığın maktulleri amcasının intikamını almak düşüncesi ve bir görevi yerine getirdiği inancı ile münhasıran kan gütme saiki ile öldürdüğü ve maktulleri öldürmesi için ortada başkaca hiçbir neden bulunmadığından maktul Burhanettin’e yönelik eylemin de kan gütme saikiyle işlendiği anlaşıldığı halde, 5237 sayılı TCK’nın 82/1-j maddesi kapsamında kan gütme saikiyle öldürme suçu yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek kasten insan öldürme suçundan yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2009/4026).
Tasarlayarak Öldürme Suçu - Mağduru Eve Çağırma
Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre, “tasarlama” halinin kabulü için öldürme kararının şarta bağlı olmadan alınması, ruhsal dinginliğe ulaşıldığını kabule elverişli makul bir süre geçmesine karşın eylem kararlılığından dönülmemesi ve belli bir hazırlık yapılarak sebat ve ısrarla bir plan dahilinde öldürme fiilinin gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın, aralarında boşanma davası olup, bir süredir ayrı yaşadığı eşi maktul …‘yi, olay günü görüşme bahanesi ile daha önce ortak ikamet ettikleri eve çağırarak, tabanca ile 4 kez ateş etmek suretiyle öldürdüğü olayda; sanığın suçu tasarlayarak işlediğine ilişkin delil bulunmadığı gözetilerek temel cezanın 5237 sayılı TCK’nin 82/1-d maddesi ile belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde TCK’nin 82/1-a,d maddesi gereğince cezalandırılması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar : 2020/227).
Nitelikli Kasten Öldürme Halinde Azmettirenin Nitelikli Halden Sorumluluğu
Suça iştirak ile ilgili olarak; uygulamada ortaya çıkan sorunların en önemlilerinden birisi şeriklerin sorumluluklarının kapsamının belirlenmesi ile ilgilidir:
Müşterek fail işlediği haksızlıkla doğrudan muhatap olduğundan, onun cezalandırılabilmesi için başka bir kurala ihtiyaç yoktur. Bu nedenle suçu birlikte işleyen failler, kendi fiillerine göre cezalandırılırlar. Zira, müşterek faillerin her birinin fiili haksızlık niteliğini kendi fiilinden alır ve diğerine bağlılık arz etmez. Bu nedenle, müşterek faillerden birisinde bulunan nitelikli hal, diğerleri tarafından bilinse de onu etkilemez.
Buna karşılık, şeriklerin sorumluluğu doğrudan değildir, şerikler, suçtan bağlılık kuralı gereğince sorumlu tutulurlar. Başka bir anlatımla, şeriklerin suçla irtibatları failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz etmektedir. Bu nedenle, şerikler kendilerince bilinen ve failin işlediği fiilden veya şahsından kaynaklanan nitelikli hallerden etkilenirler.
Sonuç olarak; ister fiilden, isterse failin veya mağdurun şahsından ya da özelliklerinden kaynaklanmış olsun, eylemin “nitelikli kasten öldürme” suçunu oluşturup oluşturmadığı faile göre belirlenir ve bu hal şeriklere sirayet ettirilir. Bu durum, TCK’nın 82. maddesinde sayılan tüm nitelikli haller için geçerlidir. Örneğin; (A) kendi babasını öldürmesi için (F)’yi azmettirdiğinde, suçun gerçekleşmesi halinde, her ikisi de 81. madde uyarınca sorumlu olurlar. Çünkü, failin işlediği suç “basit kasten öldürme” suçudur. Aksine, (F)’nin, (A)’yı, (A)’nın babasının öldürülmesine azmettirdiği durumda ise, hem (A)’nın, hem de (F)’nin “82/1-d” maddesi uyarınca nitelikli hallerden olan “yakın akrabayı kasten öldürme suçundan” sorumlu tutulması gerekir. Zira, failin işlediği suç “nitelikli öldürme”dir. Azmettiren ise, azmettirirken failin bu suçu işleyeceğini bilmektedir, (A)’nın babasını, (A) ile (F)’nin birlikte öldürmeleri haline gelince; bu durumda ikisi de müşterek fail olacaklarından, (A) nitelikli kasten öldürmeden, (B) basit kasten öldürmeden cezalandırılmalıdır.
Buna göre somut olayda; sanık Güler’in, kızı olan Cemile’yi, kardeşi olan Ali Kemal’i öldürmeye azmettirdiği anlaşılmakla; sanık Güler hakkında basit kasten öldürmeye azmettirmeden TCK’nın 38 ve 81. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine bağlılık kuralına yanlış anlam verilmek suretiyle nitelikli (akrabayı kasten öldürme) kasten öldürmeye azmettirmeden, TCK’nın 38 ve 82/1-d maddeleri uyarınca hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi -K.2014/3654).
Kasten adam öldürme suçu, ister bıçakla veya herhangi bir silahla isterse silahsız işlenmiş olsun cezası en ağır olan suçlardan biridir. Bu nedenle, gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma aşamasında deliller titizlikle toplanmalı, müdahili veya sanığı savunan ceza avukatları adil yargılanma ilkelerinin somut ceza davasında uygulanmasını titizlikle gözetmelidir.