Nitelikli dolandırıcılık suçu, failin hileli hareketleri yaparken mağdurun güvenini kazanmak veya mağduru ikna etmek için birtakım araçlar kullanmasıyla vücut bulur. Nitelikli dolandırıcılık suçu, dolandırıcılık teşkil eden hileli hareketlerin şu şekillerde icra edilmesiyle söz konusu olur:
• Dinin istismar edilmesi,
• Kişinin içinde bulunduğu zor durumdan yararlanılması,
• Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından faydalanılması,
• Kamu kurum veya kuruluşlarının araç olarak kullanılması veya bu kurumların zararına işlenmesi,
• Basın-yayın kuruluşlarının sağladığı kolaylıklardan yararlanarak işlenmesi,
• Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması,
• Ticari faaliyet sırasında işlenmesi,
• Serbest meslek sahibinin mesleğine duyulan güveni kötüye kullanarak işlemesi,
• Sigorta bedelini almak maksadıyla işlenmesi.
Nitelikli dolandırıcılık suçları aşağıda ayrı ayrı açıklanmıştır:
Dinin İstismar Edilmesi Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-a)
Din, bir inanç sistemi; dini inanç ise bir dine inanan ve o dine üye olan kişinin duyguları olarak tarif edilebilir. Nitelikli dolandırıcılık suçunun dinin istismar edilmesi suretiyle işlenebilmesi için dinin bir aldatma aracı olarak kullanılması gerekir. Dini kurallara tabi kişilerin önemsediği değerler, dini inanç ve duygular aldatma vesilesi olarak kötüye kullanılmalı, bu şekildeki hile ile haksız bir yarar da elde edilmelidir.
TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilirken, dinin, dini inanç ve duyguların ya da başkaları için iyilik yapma hislerinin bir aldatma aracı olarak kullanılması aranmıştır. Önemli olan, dini inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle insanların aldatılması olup aldatma aracı olarak kullanılan din veya mezhebin hangi din veya mezhep olduğunun bir önemi bulunmamaktadır. Örneğin, fitre ya da zekat verileceğinden bahisle para toplanması, gerçekte cami yaptırma niyetinde olmayan bir kimsenin cami yaptıracağından veya yarım kalan camiyi bitireceğinden bahisle izinsiz olarak yardım toplaması ya da cemevi ya da kiliseye yardım duyurusuyla para istenmesi veya Hz. İsa’nın dünyaya dönüşünü sağlamak için altyapı oluşturmak üzere para toplanması, cenaze için Kur’an-ı Kerim okunacağı ve ardından zekat verileceğinden ya da söz konusu okumanın değerli bir ziynet eşyası üzerine yapılacağından bahisle yardım toplanması gibi durumlarda bir kısım dini inanç ve duyguların istismar edildiğinden söz edilebilecektir (CGK-K.2021/111).
“… Sanık hayali bir yaratıkla işbirliği yaptığını, kendisine verilen paranın Allah’a verildiğini, yabancı istihbarat birimlerinin peşinde olduğu gibi yalanlarla mağdurları aldattığından TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen dini inanç ve duyguların İstismar edilmesi suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu meydana gelmiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - 2012/39544 karar).
Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-b)
Maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Bu nedenle, birinci fıkranın (b) bendinde, dolandırıcılık suçunun kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir.
TCK 158/1 maddenin (b) bendinin uygulanabilmesi için, mağdurun içinde bulunduğu durumun dikkate alınması gerekmektedir. TCK’nun 158/1-b maddesinde yer alan “zor şartlar” ibaresi, suçun mağduru esas alınarak değerlendirilmeli, mağdurun zor şartlarda bulunup bulunmadığı, olaysal olarak ve subjektif olarak açıklanmalıdır. Bu nitelikteki olaylarda, sanığın hedefindeki mağdur, olayın koşullarına göre çaresizlik içinde bulunmakta, bu psikolojik baskı altında daha çok savunmasız kalmakta ve bu anlamda kendisine uzanacak bir yardım eline her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu kapsamda; mağdurun veya bir yakınının bir trafik kazasına maruz kalması, değişik nedenlerle hastanede tedavi görürken kendisi veya bir yakını için acil ve yoğun bir yardıma ihtiyaç duyması, deprem felaketi sonrası ruhsal ve bedensel olarak muhtaç duruma düşmesi zor şart olarak değerlendirilebilecek örnekler arasında sayılabilir. Fakat, her trafik kazasında veya her hastalıkta kişinin zor şartlar altında olduğu kabul edilmemelidir. Söz konusu olayın meydana geldiği zaman dilimi, hastalığın veya yaralanmanın boyutu, olaya maruz kalan kişinin ekonomik ve sosyal durumu, olaydan etkilenme derecesi, olayın gelişim süreci, sanığın olaya müdahale tarzı ve zamanlaması gibi hususlar, anlık olarak kişinin zor durumda olup olmadığını belirlemede kriter olarak değerlendirilmelidir (CGK-K.2017/31).
Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK m.158/1-c)
Mağdurun algılama yeteneği yaşlılık, sarhoşluk, akıl zayıflığı, akıl hastalığı nedenleriyle veya şok geçirdiği bir kaza anında zayıflamış olabilir. Aynı şekilde mağdurun yaş küçüklüğü nedeniyle algılama yeteneği zayıflamış olabilir. Mağdurun algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanılarak dolandırılması TCK 158/1-c’de düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu şartlarının gerçekleşmesine neden olur.
…Sanığın, suç tarihinde, daha önceden tanıdığı olan, algılama yeteneği zayıf ve %99 oranında özürlü olan mağdurun yanına gelerek, Selma isminde bir dul bayan olduğunu ve bu bayan ile kendisini evlendirebileceğini, bunun içinde yüzük almaları gerektiğini söyleyerek mağdurun inanmasını sağladıktan sonra, mağdur adına Bakanlık tarafından yatırılan özürlü maaşını PTT şubesinden çektirerek aldığı, sanığın bu surette hileli eylemlerle mağdurun algılama yeteneği zayıflığından faydalanarak haksız menfaat temin ettiği, sanığın tevil yollu ikrar içeren savunması, katılan, mağdur ve tanık beyanı, rapor, kamera kayıt görüntüleri ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşmuştur (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar :2016/11042).
Kamu Kurum ve Kuruluşları Araç Yapılarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-d)
Dolandırıcılık suçu, bir kamu kurumu araç olarak kullanılarak işlenirse TCK 158/1-d maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu meydana gelir.
Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları kullanılarak, örneğin barolar, odalar, sendikalar araç olarak kullanılarak dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde de TCK 158/1-d uygulanır. Siyasi partiler, dernekler veya vakıflar araç olarak kullanılarak nitelikli dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde yine TCK 158/1-d maddesi uygulanır. Bu kurum veya kuruluşların araç olarak kullanılması, isimlerinin kullanılması şeklinde değil, bu kuruluş veya kurumlara ait basılı kağıt, evrak, tanıtım kartı, kıyafetler vb. maddi varlıklarının kullanılması şeklinde mümkündür. TCK 158/1-d fıkrasındaki suç, ancak söz konusu kurumların bu “maddi varlıkları” kullanılarak işlenebilir.
“…Sanık, mağdurun hesabından para çekmek için mağdura ait sahte nüfus cüzdanı ibraz etmiş, fotokopi çeken banka görevlisi şüphelenerek ilgili şubeden teyit aldığında nüfus cüzdanının sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Sanık, resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle cezalandırılmıştır. Hükmün, sanığın resmi evrakta sahtecilik suçu nedeniyle cezalandırılmasına ilişkin kısmı yerindedir. Ancak, banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle TCK 158/1-f maddesi gereği sanığa verilen ceza yerinde değildir. Sanık, bankanın maddi varlıklarını değil, nüfus müdürlüğünün maddi varlığı olan nüfus cüzdanını kullanmıştır. Bu nedenle sanığın TCK 158/1-d maddesi gereği kamu kurum ve kuruluşlarının araç yapılarak nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle cezalandırılması gerekir (Y15CD- K.2014/13241).
Sanıkların dolandırıcılık eylemini nüfus müdürlüğünün maddi varlığı olan sahte nüfus cüzdanı ve tapu müdürlüğünün maddi varlığı olan tapu belgesini kullanarak gerçekleştirmeleri karşısında, sanıkların eyleminin 158/1-d maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı madde ile hüküm kurulması (Y14. CD-K.2014/15973).
Kamu Kurum ve Kuruluşları Zararına Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-e)
Dolandırıcılık suçu işlenirken bazen kamu kurum ve kuruluşları araç olarak kullanılmamasına rağmen suçun neticesinde kamu zararı doğabilir. Nitelikli dolandırıcılık suçu, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenirse TCK 158/1-e maddesi uygulanır.
Kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için fiilin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek maksadıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurumundan hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu şekildeki nitelikli dolandırıcılık suçu mağduru kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir (Y15CD-2014/15897 K.).
“… Sanık sosyal güvenceden yararlanmak için kendisini gerçekte çalışmadığı bir işyerinde çalışıyormuş gibi göstermiş, ancak sosyal güvenlik kumununun (SGK) sağladığı sağlık hizmetinden yararlanmak için kuruma başvurmamıştır. Kurumun herhangi bir zararı oluşmadığından, sanık nitelikli dolandırıcılık suçundan değil özel evrakta sahtecilik suçundan cezalandırılmalıdır (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - 2015/149 karar).
Bilişim Sistemlerinin Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-f)
Bilişim sistemleri kullanılarak dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde fail TCK 158/1-f maddesi gereği cezalandırılır. Bilişim sistemlerinin kullanılması demek, bilgisayar, internet gibi araçların kullanılmasıdır. Örneğin, facebook, twitter vs. gibi sosyal medya araçları üzerinden mağdurun hileli davranışlarla aldatılması suretiyle para, kontör istenmesi gibi yöntemlerle haksız menfaat sağlanması bilişim sistemleri kullanılarak nitelikli dolandırıcılık suçunu teşkil eder.
Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişiye ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu TCK 158/1-f gereği nitelikli dolandırıcılık suçu oluşacaktır. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle nitelikli hırsızlık suçunun oluşması sözkonusu olacaktır (CGK-K.2022/506).
“…Sanık, bir internet sitesi üzerinden araç satışı için ilan vermiş, mağdurun alıcı olarak araması üzerine önce kapora bedeli adı altında bir miktar parayı hesabına yatırtmış, daha sonra eşinin hastanede olması nedeniyle acil paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek mağdurdan tekrar para almış ancak daha sonra ortadan kaybolmuştur. Sanığın eylemi bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu teşkil etmektedir…(Yargıtay 15. Ceza Dairesi - 2012/31436 karar).
Banka veya Kredi Kurumunun Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-f)
Banka veya kredi kurumları ekonomik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bankacılık ve kredi kurumu faaliyetleri özel bir güven ilişkisi çerçevesinde yürüyen faaliyetlerdir. TCK md. 158/1-f maddesi, banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu cezalandırmaktadır.
Dolandırıcılık suçu için araç olarak kullanılan bankanın devlet bankası veya özel banka olması arasında hiçbir fark yoktur. Önemli olan bankanın kurumsal güvenilirliğinden yararlanarak dolandırıcılık suçunun işlenmesidir.
Nitelikli dolandırıcılık suçunun bu şeklinde, dikkat edilmesi gereken husus bankanın doğrudan araç olarak kullanılmasıdır. Yoksa failin hileli davranışları yaptıktan sonra bankayı sadece bir ödeme vasıtası olarak kullanması halinde dolandırıcılık suçu bu maddeye göre cezalandırılamaz. Örneğin, kendisini tanınan bir markanın satış temsilcisi olarak tanıtıp mağdura ucuz mal temin edeceğini söyleyerek aldatan şahsın banka hesabına para yatırılması halinde nitelikli dolandırıcılık suçu değil, TCK 157. Maddedeki basit dolandırıcılık suçu oluşur.
Failin aldatma teşkil eden eylemi işledikten sonra bankayı bir ödeme aracı olarak kullanması halinde banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu oluşmaz. Örneğin, facebook, twitter, instagram vb. sosyal medya uygulamaları üzerinden ulaştığı mağdura “bana 1000 tl gönderirsen sana iphone telefon gönderirim” diyerek mağduru aldatan fail, mağduru ikna ettikten sonra, mağdurun parayı banka üzerinden kendisine göndermesini sağladığında banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu oluşmaz. Çünkü, banka bir aldatma aracı olarak kullanılmamış, sadece ödeme aracı olarak kullanılmıştır.
Sanığın, gazeteye satış ilanı vererek, kendisini telefonla arayan katılandan, kapora adı altında banka hesabına havale yaptırmak suretiyle para almaktan ibaret eyleminde, bankanın sadece ödeme aracı olduğu, katılanın aldatılmasında etkisinin bulunmadığı cihetle eylemin, 5237 sayılı TCK’nin 157/1. maddesinde tarif edilen dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeden, yazılı şekilde 5237 sayılı TCK’nin 158/1-f maddesi ile hüküm kurularak fazla ceza tayini, bozma nedenidir (Y15CD-K.2014/361).
Başkasına ait banka veya kredi kartının haksız bir şekilde ele geçirilerek hesaplardan para çekilmesi nitelikli dolandırıcılık suçu değil, TCK 245. maddede düzenlenen Banka veya Kredi Kartının İzinsiz Kullanılması suçu oluşur.
Banka görevlisinin ihmali, kusuru veya görevi kapsamında uygulaması gereken prosedürü uygulamaması nedeniyle bir kredi açılması veya bankanın herhangi bir nedenle zarar görmesi halinde TCK m.158/1-f’deki nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları meydana gelmez:
Banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için kredi alan şahsın banka veya diğer kredi kuruluşu görevlisini hileyle kandırıması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi yoksa, sırf banka görevlisinin kendi görevini gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle bir kredi açılmışsa, nitelikli dolandırıcılık suçu oluşmaz. Sanık, suça konu karşılıksız çekleri kredinin teminatı olarak vermiştir. Sanık, çekleri kredi sözleşmesi imzalandıktan sonra bankaya teminat olarak vermişse nitelikli dolandırıcılık suçunun hile unsuru gerçekleşmediğinden beraatine karar verilmesi gerekir (Y15CD-K.2015/22518).
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken, banka veya diğer kredi kurumlarının olağan faaliyetleri ya da bu faaliyetleri yürüten sujelerinden yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının mutad faaliyetleri nedeniyle ürettikleri maddi varlıklarının suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir. Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 4. maddesinde sayılmış olup bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası, alım satımı, kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür. Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; bu kurumlara ait olan dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi, ilgili kurumda etkin bir işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp, belge niteliğinde olanların da özel belge vasfını taşıması ile resmi belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır (YCGK-K.2014/434).
Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık (TCK 158/1-g)
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi bu suç açısından bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Madde gerekçesinde; “‘Basın ve yayın yolu ile’ deyimine ilişkin tanım, sadece kitle iletişim araçlarını kapsayacak biçimde değiştirilmiştir. Tasarıdaki bireysel iletişimi de içine alacak şekilde ifade edilmiş olan tanımın oluşturduğu sakıncanın giderilmesi için, tanımda değişiklik yapılarak ‘kitle iletişim araçları’ ifadesine vurgu yapılmıştır.” açıklamalarına yer verilmiştir.
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendindeki tanıma göre “basın ve yayın yolu ile” deyimi; yazılı, görsel, işitsel ve elektronik her türlü kitle iletişim aracıyla yapılan yayınları içermekte olup bireysel iletişim araçları bu kapsam dışında bırakılmıştır. Kitle iletişim araçları, kitlesel boyutta ileti dağıtabilen araçlar olup radyo, televizyon, gazete ve internet gibi araçlar en yaygın biçimde kullanılan kitle iletişim araçları arasında yer almaktadır. Basın ve yayın araçlarının aynı anda birçok kişiye ulaşması, toplumu yönlendirme ve bireyler arası etkileşimdeki önemli rolü göz önüne alındığında, suçun icrasını kolaylaştırdığı ve eylemin aldatacılık vasfını arttırdığı gözetilerek, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, basın ve yayın araçlarının kullanılmış olması yeterli değildir. Basın ve yayın araçlarının kullanılmasının suçun işlenmesini kolaylaştırması, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve mağdurun aldatılmasında etkili olması gerekmektedir. Ayrıca suçun işlenmesinde basın ve yayın araçlarının kim tarafından kullanıldığı önemli değildir (CGK-K.2021/68).
TCK’nın 158/1-g maddesinde suçun; “Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle” işlenmesi nitelikli bir hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için, basın ve yayın araçlarının dolandırıcılık suçunun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlamış olması gerekir. Failin, yarar sağlamak için gerçek olmayan bir durumu basın organında haber ya da reklam olarak yayınlatması ve bunu mağduru aldatmada kullanması halinde basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olacaktır. Suça konu somut olayda; eylemin gazeteye verilen ilan ile gerçekleşmesi ve tarafların biraraya gelmemelerini gözetmeden, TCK 158/1-g maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu yerine, basit dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, bozma nedenidir (Y15CD-2021/1896).
Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin, Kooperatif Yöneticilerinin Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-h)
TCK’nun 158. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin de kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık suçunu işlemeleri nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Bu suç, özgü bir suçtur. Bu suçu ancak, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişiler ya da kooperatif yöneticileri işleyebilir. Bunların dışındakilerin bu suçu işleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Örneğin, esnafın veya tacir sıfatı, şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden kişi özelliği bulunmayan gerçek kişiler, kooperatif denetçileri ve üyeleri bu suçu işleyemezler. Bu nitelikli hâlin oluşması için, failin tacir ya da şirket yöneticisi veya şirket adına hareket eden kimse olması yeterli değildir. Aynı zamanda aldatıcı nitelikteki eylemin, ticari faaliyetleri sırasında gerçekleştirilmiş olması gerekir (CGK-K.2021/110).
Şahıs işletmesi işleten kişinin ticari faaliyetleri nedeniyle icra ettiği hileli hareketler TCK 158/1-h kapsamında nitelikli dolandırıcılık suçu teşkil etmez. Çünkü, şahıs işletmesi ticari şirket niteliğinde olmadığı gibi şahıs işletmesi işleten kişi de tacir sayılamaz.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-h maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için, öncelikle bir şirketin olması, failin ise o şirketin yöneticisi veya şirket adına hareket etmeye yetkili temsilcisi, şirket müdürü olması ve suçun, şirketin faaliyeti sırasında ve yine bu faaliyetle ilgili olarak üçüncü kişilere karşı işlenmesinin gerektiğinden hareketle, sanık savunmaları, tanık anlatımı, müşteki beyanları, Maslak Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün cevabi yazısı ve tüm dosya kapsamından, sanık …’ın işlettiği iş yerinin TCK’nin 158/1-h maddesi kapsamında ticari şirket olmayıp, şahıs işletmesi olması karşısında, sanıkların eylemlerinin TCK’nin 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir (Y11CD-K.2022/265)
Serbest Meslek Sahibi Kişilerin İşlediği Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-i)
Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde, TCK 158/1-İ maddesinden düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu meydana gelir. Serbest meslek sahibi kişiler deyiminden kastedilen; avukat, doktor, muhasebeci, mühendis vb. meslek gruplarıdır. Örneğin, emlakçılar, galericiler, müteahhitler, tapu veya trafik ruhsat işlerini yapanlar serbest meslek sahibi kişiler olarak değerlendirilmemektedir.
5237 sayılı TCK’nin 158/1-i bendinde, serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi, halinin nitelikli dolandırıcılık hali olarak kabul edildiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2 maddesinde, “serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlandığı, aynı Kanun’un 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denildiği, aynı Kanun’un 37. maddesinin 4. bendinde ise gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden doğan kazançlarının bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtildiği, yasada kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir (Y11CD-K.2021/6578).
Kredi Açılmasını Sağlamak Amacıyla Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-j)
Banka veya kredi kurumlarından kredi almak için belli prosedürlerin yerine getirilmesi gerekir. Kredi açılmasını sağlamak için bankalar müşteriden birçok evrak istemektedir. Kimlik ve adres bilgileri ile mali bilgiler hakkında bankaya doğru bilgi verilmesi gerekir. Kredi açılmasını sağlamak için mali durumu veya diğer bilgiler konusunda gerçek dışı evraklar düzenleyerek bankadan kredi çekilmesi halinde, TCK 158/1-j’de düzenlenen Kredi Açılmasını Sağlamak Amacıyla Nitelikli Dolandırıcılık Suçu meydana gelir.
Uygulamada sahte nüfus cüzdanı, ehliyet veya geçerli diğer kimlik belgelerinin önce sahte olarak üretildiği, daha sonra bu belgelerle kredi temini için bankalara başvurulduğu görülmektedir. Aynı şekilde bazı şirketler, yüksek miktarlarda kredi alabilmek için aktiflerinde mevcut olmayan malvarlığı değerlerine sahip olduklarına dair defter veya evrak tanzim etmekte, sahte bilançolar düzenleyerek kredi başvurusunda bulunmaktadır. Tüm bu haller TCK 158/1-j maddesinde düzenlenen suçun nitelikli halinin meydana gelmesine yol açar.
“…Sanığın, katılan Ünal İbrahim Ölmez’e ait nüfus cüzdanı üzerine kendisine ait fotoğrafı yapıştırmak suretiyle, 11/06/2013 tarihinde ING Bank Karşıyaka Bostanlı şubesine müracaat edip 20.000 TL tüketici kredisi talebinde bulunduğu, bankanın müracaatı kabul etmesi üzerine, katılan adına düzenlenmiş tüketici kredisi kullanım sözleşmesi, başvuru formu ve ekli belgeleri imzalayarak krediyi çektiği, ayrıca bu kredi sözleşmesine istinaden açılan hesapla ilişkili olarak yine katılan adına kredi kartı talebinde bulunduğu, düzenlenen kredi kartının katılanın MERNİS adresine gönderilmesi üzerine katılanın olaydan haberdar olduğu anlaşılmakla; sanığın eyleminin TCK’nın 158/1-j maddesinde düzenlenen tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.” (Y15CD-K.2017/11558).
Sigorta Bedelini Almak Amacıyla Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-k)
Sigorta şirketleri belli risklerin gerçekleşmesi halinde sigorta poliçesi nedeniyle hak sahibi olan şahıslara ödeme yapan kuruluşlardır. Hak sahibi olduğunu iddia ederek sigorta şirketinden sigorta bedelini hileli davranışlar ve belgelerle sigorta bedelini almak amacıyla hareket eden kişi, TCK 158/1-k maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu işlemiş olur.
Kanun koyucu hangi tür sigorta olursa olsun, ayrım yapmadan sigorta bedelinin alınması amacıyla dolandırıcılık yapılmasını nitelikli hal olarak kabul etmiştir. Bu nitelikli hâlin uygulanması için, sigorta şirketine hakkı olmayan bedeli almak için bir başvuru yapılmış olması ve hakkı olmayan bir sigorta bedelinin kısmen veya tamamen alınmış olması gerekir. Aksi halde sigorta bedelini almak için şirkete başvuruncaya kadar yapılan hareketler icrai hareket olmayıp, hazırlık hareketi niteliğinde olduğundan sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır (YCGK-K.2020/506).
Hemen belirtelim ki; sigorta bedelini almak amacıyla nitelikli dolandırıcılık suçunun faili sadece “sigorta ettiren” olmak zorunda değildir. Sigorta eden şirketten haksız yarar sağlamak isteyen “herkes” bu suçun faili olabilir. Örneğin; ortada bir trafik kazası olmadığı halde, trafik kazası tutanağı düzenleyerek sigorta şirketinden maddi zarar teminatını almaya çalışan üçüncü kişi de sigorta bedelini almak amacıyla nitelikli dolandırıcılık suçu işlemiş olur.
“… Sanık, trafik kazası yaptığı gerekçesiyle olay mahaline polis çağırmış, polis trafik kazasının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda şüphe duyduğu için trafik kazası tespit tutanağı tutmamıştır. Sanık, bunun üzerine kasko şirketine aynı içerikli beyanda bulunarak hasarı talep etmiş ve hasar bedeli kendisine ödenmiştir. Polisin trafik kazasının şüpheli olduğunu beyan ederek trafik kazası tespit tutanağı düzenlememesi, sanığın tek başına sigorta bedelini almak maksadıyla nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğini ispatlamaz…” (YCGK-K.2015/42).
Kamu Görevlisi, Banka, Sigorta veya Kredi Kurumları ile İrtibatı Olduğunu Söyleyerek Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-L)
Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlediği fiiller nitelikli dolandırıcılık suçu olarak kabul edilmektedir. Örneğin; telefon dolandırıcılığı olarak bilinen, kişinin kendisini emniyet, jandarma, mit veya savcılık görevlisi olarak tanıtarak menfaat temin ettiği tüm haller bu fıkra kapsamında cezalandırılmaktadır.
TCK md.158/1-l hükümleri, 6763 sayılı kanun ile nitelikli dolandırıcılık suçunun bir unsuru haline gelmiş olup, 24.11.2016 tarihinden itibaren işlenen fiillere uygulanacaktır.
“…Sanığın şikayetçiyi telefon ile arayarak kendisini polis memuru olarak tanıttığı ve telefonu “savcı bey” diyerek birisine verdiği, arkadan telsiz seslerinin geldiği, şikayetçiye “sizin telefon numarasına 28-29 tane telefon açılmış sizi dolandırıyorlar, bu hatları kullanan şahısları yakalamamız için size vereceğim hesap numaralarına para yatırın, parayı çekerken şahısları yakalayacağız” dediği, şikayetçinin de 15.925 TL ve 15.800 TL’yi sanığın adına olan hesap numarasına yatırdığı, paranın sanık tarafından çekildiği iddia olunan olayda; kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumu çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle” dolandırıcılık suçunun, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 14. maddesi ile TCK’nın 158. maddesine “l” bendi olarak eklenmiş olması, 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince bu maddede yazılı suçlarla ilgili davaya bakma görevinin asliye ceza mahkemesine ait olmayıp üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait ve bu düzenlemenin sanık lehine olması karşısında, görevsizlik kararı verilmesi gerekir.” (Y23CD-K:2016/11250).
Kişinin kendisini kamu görevlisi olarak tanıtması, banka veya kredi kurumu çalışanı olarak göstermesi ya da bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi muhatabın kendisinden talep edilen hususu ciddi bir şekilde sorgulamasının önüne geçmekte, olayın inandırıcılığını artırmaktadır. Böylelikle dolandırıcılık kamu görevlilerine, sigorta veya kredi kurumlarına olan güvenin istismarı suretiyle kolaylıkla işlenmiş olmaktadır. Kanun koyucu bu suiistimali önleyebilmek ve bu tür dolandırıcılıkla etkin bir şekilde mücadele edebilmek için bu nitelikli hali ihdas etmiştir (Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, … Yayınevi, 7. Baskı, … 2020, s. 755.).
Bu nitelikli hâl iki şekilde oluşabilir: Birincisi failin, mağdurda güven oluşturmak için gerçekte sahip olmadığı belli bir sıfatı kullanmasıdır. İkincisi ise failin maddede sayılan kurum ve kuruluşlarla ilişkisi olduğunu söylemesidir.
Suçun ilk işleniş biçiminde fail, gerçekte sahip olmadığı bir sıfata sahip olduğunu iddia eder ve buna göre davranır. Bu nedenle fail, gerçek bir kamu görevlisi, banka çalışanı, sigorta şirketi elemanı veya bir kredi kurumu çalışanı olamaz. Fail, bu sıfatı taşımayan biri olmalıdır.
İkinci işleniş biçiminde ise; failin, sahip olmadığı sıfatları kullanmasına, kendisinin polis, savcı, sigortacı veya zabıta olduğunu iddia etmesine gerek yoktur. Kamu kurumlarıyla, bankalarla, sigorta veya kredi kurumlarıyla ilişkili olduğunu iddia etmesi yeterlidir. Bu ilişkinin nasıl bir ilişki olduğu konusunda kanunda herhangi bir sınırlama getirilmemiştir (CGK-K.2023/176).
Kamu Görevlileriyle İlişkisi Olduğundan Bahisle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/2)
Failin, kamu görevlileri ile ilişkisinin olduğunu, kamu görevlileri nezdinde hatırı sayıldığını söyleyerek, belli bir işi gördürmek vaadiyle yapacağı aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat sağlaması halinde bu fıkradaki nitelikli dolandırıcılık suçu oluşur. Failin bahsettiği kamu görevlisinin mevcut olup olmadığı veya fail tarafından yapılacağı vaad edilen işi yapmaya yetkili olup olmadığının hiçbir önemi yoktur. Kamu görevlisinin taraflarca bilinen veya tanınan biri olması da şart değildir, kamu görevlisinin makam olarak belirlenebilir olması yeterlidir. Örneğin, “X ilçesinin kaymakamını tanıyorum” veya “Bakırköy başsavcısı yakınımdır” şeklindeki beyanlarla belli bir işi gördüreceğini söyleyen fail TCK md.158/2 çerçevesinde cezalandırılır.
Failin, genel olarak memurları, hakimleri, savcıları tanıdığını söyleyerek menfaat temin etmesi halinde; TCK md.158/2’de düzenlenen “kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle nitelikli dolandırıcılık suçu” değil, TCK md.157’deki basit dolandırıcılık suçu meydana gelir.
Fail, kamu görevlisi olmadığı halde, bizzat kendisinin memur olduğunu söyleyerek menfaat temin etmişse; eylemi TCK md.158/2’deki nitelikli dolandırıcılık değil, TCK md.157’deki basit dolandırıcılık olarak nitelendirilmelidir.
Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağı Tahsil Amacıyla Dolandırıcılık Suçu (TCK m.159)
Hukuki ilişkiye dayanan herhangi bir alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde suçun takibi şikayete bağlıdır. Bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle ortada geçerli bir hukuki ilişki olmalıdır. Mağdurun iradesi hile yoluyla aldatılarak birtakım hukuki işlemler yapılması, örneğin sözleşmeler düzenlenmesi, tek başına mağdur ile fail arasında bir hukuki ilişki olduğunu göstermez. Hukuki ilişki tarafların özgür iradesiyle ve dolandırıcılık teşkil eden fiilden önce kurulmuş olmalıdır.
Mağdurun bu fiil nedeniyle şikayetçi olması halinde, faile 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir. Bu maddedeki cezalar seçimliktir, yani mahkeme ya hapis cezası vermeli ya da adli para cezası vermelidir. Suçu işleyen kişiye her iki cezanın aynı anda verilmesi mümkün değildir.
“…Sanığın aşamalarda değişmeyen ifadesinde, yaptıkları iş nedeniyle katılandan alacağı olduğunu savunması, katılanın ise sanıkla ortak iş yaptıklarını ancak herhangi bir borcu olmadığını belirtmesi, tanıkların da tarafların ortak iş yaptıklarını beyan etmeleri karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, alacak iddiaları ile ilgili olarak sanığın ve katılanın birbirlerine karşı açmış oldukları hukuk davalarının olup olmadığının taraflara sorularak tespit edilmesi, sanığın alacağı olduğu yönündeki iddiasını doğrular mahiyette belge ve kayıtların bulunup bulunmadığının araştırılması, gerekli görüldüğü takdirde toplanan delillerle dosyanın bilirkişiye tevdiinin sağlanarak sanığın katılandan icra takibine konu ettiği tutarda alacağının olup olmadığının kesin olarak tespitinden sonra eylemin TCK’nın 159. maddesi kapsamında bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçu oluşturup oluşturmadığının tartışılmaması bozma nedenidir.” (Y11CD-K:2017/1907).