sırada objektif olarak mevcut olan ve failin cezalandırılmaması sonucunu doğuran kişisel hallerdir. Şahsi cezasızlık sebepleri, failin kişisel özellikleri, ilişkileri ve belli durumlar nedeniyle cezalandırılmamasını gerektiren sebeplerdir. Şahsi cezasızlık nedenleri, aşağıda ayrıntılı inceleyeceğimiz üzere 5237 sayılı TCK’da dağınık bir şekilde hem ayrı bir madde olarak hem de ilgili suçun yer aldığı maddede bir fıkra şeklinde düzenlenmiştir.
Cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler ise, aynı nedenlerle veya suçun işlenmesinden sonra ortaya çıkan, örneğin failin pişman olup etkin pişmanlıktan yararlanması nedeniyle cezadan indirim yapılmasını gerektiren hallerdir. Örneğin, TCK 167’de belli akrabalık ilişkilerinin varlığı halinde hırsızlık, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma gibi suçlarda faile ceza verilmemesi veya cezada indirim yapılması öngörülmüştür. TCK m.167’de ceza verilmemesi sonucunu doğuran hallere şahsi cezasızlık sebebi, cezada indirim yapılmasını gerektiren hallere “cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler” denilmektedir.
Şahsi cezasızlık sebepleri, suç işlendiği anda objektif olarak mevcut olan hallerdir. Örneğin, etkin pişmanlık şahsi cezasızlik sebebi olarak değil, cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler arasında kabul edilmektedir. Etkin pişmanlık, en yaygın uygulama alanı bulan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeptir. Etkin pişmanlık, suçun işlendiği anda değil, suç işlendikten sonra ortaya çıkan ve cezanın kaldırılması veya cezadan indirim yapılmasını sağlayan şahsi bir sebeptir. Şahsi cezasızlık sebepleri ise, suçun işlendiği anda objektif olarak mevcuttur, fail şahsi cezasızlık sebebini bilmese bile ondan faydalanır. Örneğin, annesinin kolyesine çalan çocuk TCK m.167’deki şahsi cezasızlık sebebinden fayadalanır ve cezalandırılmaz. Burdaki şahsi cezasızlık sebebi olan akrabalık ilşkisi suçun işlendiği anda objektif olarak mevcuttur.
Şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı halinde;
• Eylem suç olmaktan çıkmaz, eylem suç olmasına rağmen fail cezalandırılmaz.
• Fail cezalandırılmasa bile, bir güvenlik tedbiri olan müsadere hükümlerinin uygulanması mümkündür.
• İştirak halinde işlenen suçlarda, şahsi cezasızlık nedenleri kendisinde bulunmayan suç ortakları cezasızlık halinden yararlanamazlar. Sadece şahsi cezasızlık sebeplerinden birine sahip fail cezasızlık halinden yararlanabilir.
• Şahsi cezasızlık nedeninin fiilin işlendiği sırada mevcut olması gerekir. Örneğin, biri diğeri aleyhine dolandırıcılık suçu işledikten sonra evlenen kadın ve erkek, evlilikten sonra TCK m.167’de yer alan şahsi cezasızlık halinden yararlanamazlar.
• Zincirleme suç halinde, şahsi cezasızlık sebebi içeren fiil teselsül çerçevesinde değerlendirilmez. Zincirleme suç, cezalandırılabilir birden fazla fiilin işlenmesini gerektirir.
Şahsi Cezasızlık Sebepleri Varsa Mahkeme Nasıl Karar Verir?
Soruşturma Aşamasında: 5271 sayılı CMK’nın 171/1 maddesinde şahsi cezasızlık halinin mevcudiyeti durumunda Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında ne şekilde hareket edeceği düzenlenmiştir: “Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilir.” Görüldüğü üzere şahsi cezasızlık halinin varlığı durumunda Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında kamu davası açıp açmama konusunda takdir hakkı vardır.
Kovuşturma Aşamasında: Şahsi cezasızlık hallerinin varlığı halinde, cezasızlık durumu söz konusu olduğundan, fail hakkında cezasızlık haline bağlı olarak kovuşturma aşamasında 5271 sayılı CMK’nın 223/4-b maddesi gereği “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilecektir.
Şahsi Cezasızlık ile Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler Arasındaki Fark
1. Şahsi cezasızlık halleri: Fiiilin işlenmesi sırasında objektif olarak mevcut olan ve failin cezalandırılmaması sonucunu doğuran hallerdir.
2. Cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler: Fiilin işlenmesinden sonra ortaya çıkan ve faile ceza verilmemesi ya da cezada indirim yapılmasını gerektiren hallerdir.
• TCK 192/1’de “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.” şeklinde düzenlenen etkin pişmanlık hali cezayı kaldıran bir şahsi sebeptir.
• TCK 167/2’de “*Bu suçların (hırsızlık, dolandrıcılık, güveni kötüye kullanma vb.), haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeptir.
3. Ceza sorumluğunu azaltan veya kaldıran nedenler: Failin işlediği fiilde kusurluluğunu etkileyen ve bu nedenle failin cezalandırılmaması veya faile daha az ceza verilmesi sonucunu doğuran nedenlerdir. Örneğin, haksız tahrik altında bir kimse hakkında kasten yaralama suçu işleyen kişiye, haksız tahrikin ceza sorumluluğunu azaltan neden olması nedeniyle 1/4 ila 3/4 oranları arasında ceza indirimi uygulanacaktır.
5237 sayılı TCK’da yer alan “ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan” nedenler ile “şahsi cezasızlık” nedenlerini karıştırmamak gerekir. Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler, hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu etkileyen nedenlerden ibarettir. Failin kusurluluk halini etkiledikleri veya hukuka uygunluk nedeni oldukları için failin cezası kaldırılmakta veya azaltılmaktadır. Şahsi cezasızlık sebepleri ise suçun işlenmesi sırasında mevcut olmasına rağmen suçun unsurları veya failin kusurluluğu ile harhangi bir bağı olmayan belli durumlar, kişisel, sosyal ve ailevi nedenlerdir. Şahsi cezasızlık hallerinde de ortada işlenmiş bir suç vardır, ancak fail kusurlu olmasına rağmen suç siyaseti gereği faile ceza verilmemektedir.
Ceza sorumluğunu azaltan veya kaldıran ve kusurluluk üzerinde etkili veya hukuka uygunluk nedeni olan haller şunlardır:
• Kanunun hükmü ve amirin emri (TCK m.24/2-4),
• Meşru savunma ve zorunluluk hâli (m.25),
• Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası (TCK m.26).
• Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit (TCK m.28),
• Haksız tahrik (TCK m.29),
• Hata (TCK m.30),
• Yaş küçüklüğü (TCK m.31),
• Akıl hastalığı (TCK m.39),
• Sağır ve dilsizlik (TCK m.33),
• Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma (TCK m.34).
Yukarıdaki nedenlerin kusurluluğa etkisine göre faile ceza verilmeyebilir veya cezada indirim yapılabilir. Kusurluluğa etkisi nedeniyle bu hallere ceza sorumluğunu azaltan veya kaldıran nedenler denilmektedir.
TCK’da Şahsi Cezasızlık Sebepleri Nelerdir?
Taksirle Yaralama ve Taksirle Öldürme Suçlarında Şahsi Cezasızlık (TCK m.22/6)
5237 sayılı TCK’nın 22/6 maddesi, “Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.” hükmünü içermektedir. Madde, sıklıkla taksirle işlenen trafik kazalarında uygulama alanı bulmaktadır. Örneğin, kendisinin sürücüsü olduğu aracın sebep olduğu trafik kazasında eşini kaybeden ve geriye 1 çocuğu kalan kişi hakkında TCK m.22/6 hükümleri gereği ceza verilmemektedir.
Taksirle yaralama veya taksirle öldürme suçunda, TCK m.22/6’da düzenlenen şahsi cezasızlık sebelerinin uygulanabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi gerekir (CGK-K.2010/228):
1. Basit taksirle işlenmiş bir suç bulunmalıdır: 5237 sayılı TCY’nın 22. maddesinin 6. fıkrasının ilk cümlesinde; “taksirli hareket sonucu neden olunan netice”den bahsediliyor olması, sözkonusu şahsi cezasızlık sebebinin sadece taksirli suçlarda uygulanabileceğini göstermektedir. Doğrudan kast, olası kast veya kast taksir kombinasyonu ile işlenen suçlarda bu hüküm uygulanamaz. Bilinçli taksirin varlığı halinde ise; aynı fıkranın “bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir” şeklindeki son cümlesi uyarınca, şahsi cezasızlık hali değil, “cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep” sözkonusu olabilecektir.
2. Meydana gelecek netice, “münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından” etkili olmalıdır: Buna göre, failin taksirli hareketiyle neden olduğu netice, hem bizatihi kendisi bakımından acı ve ızdırap doğurmalı, hem de failin cezalandırılması fail ve ailesi bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyete yol açmalıdır. Görüldüğü gibi bu koşul, üç ayrı hususu içermektedir:
Bunlardan birincisi, “failin kendi taksirli eyleminden ağır düzeyde etkilenmiş olması”, başka bir deyişle, failin kendi eyleminin mağduru durumuna düşmesidir. Burada failin uğradığı mağduriyet, maddi olabileceği gibi manevi de olabilir. Hangi mağduriyetin cezaya hükmedilmesini gereksiz kılacağı ise somut olaya göre belirlenmelidir.
İkincisi, failin taksirli eyleminden “ailevi durum” itibarıyla da etkilenmesidir. Bu koşul, fail ile taksirli suçun mağduru arasında belli derecedeki yakınlığı ifade etmektedir. Bu anlamda, üzerinde durulması gereken husus akrabalığın derecesinden çok “aile” kavramıdır. Çünkü, yasa koyucu belli derecede akrabalığı ifade eden herhangi bir kavramı değil özellikle “ailevi” kavramını tercih etmiş ve bir manada faille, mağdur arasında “aynı aileden olma ilişkisini” aramıştır
Üçüncü şart ise; taksirli suçtan “münhasıran failin”, kişisel ve ailevi hayatının etkilenmiş olmasıdır.Buradan anlaşılması gereken; taksirli hareket sonucu ailesinden birisinin zarar görmesi nedeniyle failin ziyadesiyle etkilendiği olayda, faille ailevi ilişkisi bulunmayan başka bir kişinin zarar görmemesidir. Fail ve ailesi dışında bir kişinin de zarar gördüğü olaylarda ise bu fıkra hükmü uygulanamaz. Ancak başkalarının zarar görmesinden maksat, başkalarının dolaylı olarak etkilenmesi değil, olay sırasında bizzat zarar görmesidir. Taksirli hareket sonucu failin ailesi dışında herhangi bir kimse yaralanmış veya ölmüş ise, fail hakkında şahsi cezasızlık nedeni olan TCK m.22/6 hükmü uygulanmaz. Çünkü kanunda münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından mağdur olması şahsi cezasızlık sebebi olarak kabul edilmiştir.
Malvarlığı Suçlarında Şahsi Cezasızlık Sebepleri (TCK 167)
5237 sayılı TCK’nın 167. maddesi malvarlığına karşı suçlarda şahsi cezasızlık nedenlerini düzenlemektedir. Şahsi cezasızlık sebepleri bulunan malvarlığına karşı işlenen suçlar şunlardır:
• Hırsızlık suçu,
• Mala zarar verme suçu,
• Hakkı olmayan yere tecavüz suçu,
• Güveni kötüye kullanma suçu,
• Bedelsiz senedi kullanma suçu,
• Dolandırıcılık suçu,
• İbadethane ve mezarlıklara zarar verme suçu,
• Hileli ve taksirli iflas,
• Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi,
• Bilgi vermeme suçu,
• Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi,
• Karşılıksız yararlanma suçu.
TCK m.167’ye göre yukarıdaki malvarlığına karşı işlenen suçların;
• a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
• b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
• c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
İzlenen suç politikası nedeniyle, aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin malvarlığına karşı işlemiş bulundukları suçlardan dolayı cezalandırılmamaları kabul edilmiştir. Ancak, yağma ve nitelikli yağma suçları açısından bu şahsî cezasızlık sebebinden yararlanma kabul edilmemiştir. Şahsî cezasızlık sebebinin söz konusu olduğu durumlarda, ilgili kişinin sadece cezaî sorumluluğuna gidilemez. İşlenen fiil, suç oluşturma özelliğini devam ettirmektedir. Maddenin ikinci fıkrasında ise, malvarlığına karşı işlenen ve birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî nedenler gösterilmiştir (Madde Gerekçesi).
Başkasına Ait Kartın Kötüye Kullanılması Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebebi (TCK 245/4)
Bazı yakın akrabalara ait gerçek bir banka veya kredi kartının izinsiz bir şekilde kötüye kullanılması halinde faile ceza verilmez. TCK m.245/1’de düzenlenen başkasına ait bir banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçunun;
• Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
• Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
• Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
Yalan Tanıklık Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri (TCK 273)
Yalan tanıklık suçunda şahsi cezasızlık halleri TCK m.273’te düzenlenmiştir.
Kişinin;
• a) Kendisinin, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşinin soruşturma ve kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususla ilgili olarak yalan tanıklıkta bulunması,
• b) Tanıklıktan çekinme hakkı olmasına rağmen, bu hakkı kendisine hatırlatılmadan gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapması,
Halinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Birinci fıkra hükmü, özel hukuk uyuşmazlıkları kapsamında yapılan yalan tanıklık hallerinde uygulanmaz (TCK m.273).
Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri (TCK 281)
Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçunda şahsi cezasızlık ve cezada indirim yapılmasını sağlayan etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir (TCK m.281):
• Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez (TCK m.281/1).
• İlişkin olduğu suç nedeniyle hüküm verilmeden önce gizlenen delilleri mahkemeye teslim eden kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle verilecek cezanın beşte dördü indirilir (TCK m.281/3).
Suçluyu Kayırma Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri (TCK 283)
Suçluyu kayırma suçunda şahsi cezasızlık nedeni TCK m.283’te düzenlenmiştir:
• Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(TCK m.283/1).
• Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz (TCK m.283/3).

